İstifamın ardından ne yapacağımı netleştirmeye çalışıyorum. Çevremdeki herkese ulaşmaya çalıştım. “Artık kendi işimi yapıyorum, destek için hazırım” diyorum… Çoğu ile daha önce birlikte mesai arkadaşlığım olduğu için neler yapabileceğimi ve benden nasıl yararlanabileceklerini bilen insanlar.
İlk gelen işler Cephe konusunda çizim talepleri oluyor. Çok fazla parasına da bakmadan kabul ediyorum. İstifamın hemen ardından işle başlamak gayet keyifli geliyor.
Fakat iki ay sonra, yani şubat sonunda bunun çok büyük bir hata olduğunu anladım.
Birçok iş kitabında düşük sermaye ile iş yapacaklar için önemli bir uyarı vardır. “Mevcutta bir işiniz varsa, mümkünse bu işinizi bırakmadan girişimlerinizin ilk adımlarını atın” Hafızam beni yanıltmıyorsa The Tipping Point (Yazar: Malcolm Gladwell) isimli kitapta bununla ilgili bir örnek dahi vardı. Google‘ın kurucuları uzun süre mevcut rutin işlerine devam ederken siteyi geliştirmeye çalışmışlar. Mevcutta bir işinizin olması, rutin ihtiyaçlarınızı karşılayacağınız bir geliriniz olması anlamına geliyor. Bu durumun iki önemli etkisi var:
- Üzerinizde maddi başarı baskısı azalıyor. Girişiminize daha uzun süre zaman tanıyabiliyorsunuz.
- Her işin başlangıcında çok zaman alan ama getirileri çok uzun süre sonra görülecek işler vardır. Mesela internet sitenizi tasarlarsınız, pazar araştırması yaparsınız, bazı piyasa bilgileri için araştırma yapmanız gerekir vb. Mevcut işinizden artan zamanları ayırarak da bu hazırlıkları yapabilirsiniz.
Benim durumum biraz farklılık içeriyor. İmalat sektöründe çalışan bir mimar olarak önünüzdeki işler çok emek isteyen ve temposu çok yüksek olan işlerdir. Kocaman bir binanın tüm detaylarını çözmeniz ve çizmeniz beklenir. Aklınız her an bu problemler ile doludur. En küçük proje için bile 2-3 ay süren yoğun bir süre vardır. Böyle bir işe başladığınızda boş zamanınız sadece uyumak içindir. Yemek yerken, ailenizle zaman geçirirken dahi zihniniz hep çalışır. Böyle bir iş sisteminde olduğum için benim “Bir taraftan” bir iş yapmam mümkün değildi. Tabi ki bulduğum her boşlukta ufak tefek çalışmalar yapabilmiştim ama pazar araştırmalarını yapma konusunda hiçbir hamlem olamamıştı. Ben de eşimin evi geçindirebileceği bir zamana kadar çalışmalarımı ötelemiştim. Çözümü o aşamaya ulaşarak sağlamıştım.
Gelelim yaptığım yanlışa. Sanki bunca zaman pazar araştırmalarıma vakit ayırabilecek fırsatlar için beklememişim gibi yine kendimi proje çizerken, ekran başından ayrılamadan çalışırken buldum. Ocak ve Şubat ayları maaşlı zamanlarımdan farksız bir şekilde proje çizerek geçti. Hayal ettiğim hiçbir çalışmayı yapamadım. Hatta bu sürenin sonunda elime geçen para da maaşlı çalışsam alacağım miktarın yarısı kadar oldu. Kısacası hem zamandan hem paradan kaybettiğim bir durumun içinde buldum kendimi.
İşi bitirdim. Bana iş yollayan kişiler ile tekrar konuştum. Artık proje çizmeyeceğimi, sadece çok iyi maddi şartlar sunulursa düşünebileceğimi söyledim. Bu noktada akıllara şöyle bir soru gelebilir: “Proje çizebiliyorsun, belli ki bu işten para da kazanabiliyorsun. Neden bir proje ofisi kurmuyorsun?” Bu sorunun cevabına da bir sonraki bölümde değinelim. İdeal iş modeli nasıl olmalı?
